Geçen dört sene içinde yaşananları rakamlara vurdugumuz zaman her şey ne kadar da renkli görünüyor, değil mi? Dönüp bu rakamlara baktığım zaman başardıklarımı görüyorum, “Aferin kız,” diyip bir sırtımı sıvazlıyorum yalan yok. Ancak arka planda kimine göre hafif sayılan ama beni yerden yere vuran zihinsel yükler vardı epeyce. Kimi zaman başarılarımı gözüm görmedi, kimi zaman bir kahve koyup balkonumda beni her maç günü delirten stadyuma bakarken bile ufak mutluluklar hissetmeyi öğrettim kendime.
Sonuç olarak, hayal kırıklıklarımı yüklenip en mutsuz ve memnuniyetsiz halimle geldiğim bu şehirden, döndüğüm için çok çok üzülerek ayrılıyorum.
Beni evimde gibi hissettiren, her derdime koşan, benimle gülen benimle ağlayan benimle eğlenen, benimle Serdar Ortaç dinleyen, cinnetdaşlarım iş arkadaşlarıma hep müteşekkir kalacağım. Hep söylerim, onlar olmasa üç ayda dönebilirdim.
Neredeyse hiçbir zaman bize kodlanmış Fransız ukalalığını tecrübe etmedim. Bilen herkes İngilizce konuştu, bilmeyen de itinayla *rzına geçtiğim Fransızcamla beni sakince dinledi. Beni merak eden, endişelenen, arayan soran çok güzel Fransızlar tanıdım. Adımı hatırlamasalar bile “Konsoloslukta çalışan kız” olarak anıldım. Veterinerinden bankacısına, gümrük memurundan doktoruna komşusuna neredeyse bir gün bile problem yaşamadım. Fransızca okumama rağmen Fransa’ya hiçbir ilgim yokken bana burayı kalpten sevdirdiler, hem şaşkın hem mutluyum.
Gelmeden önce haritada yerini bilmediğim, şimdiyse navigasyonsuz araba sürdüğüm, canımın bir parçasını topraklarına emanet ettiğim, serseri stilini hiç yadırgamadığım ve üstüne şahsi serseri stilimi eklediğim, bana çok güzel arkadaşlar katan, denizinde donduğum güneşinde yandığım, lavanta tarlalarında zeytin bahçelerinde çekim yaptığım, köy yollarında kendimi kaybettiğim, trafiğine sövdüğüm ama günün sonunda ucundan köşesinden artık ait hissettiğim, aşk ve nefret ikileminde beni yerden yere vuran aynasızların başkenti serseri Marsilya, vedalaşmıyoruz ama şimdilik hoşçakal. Daha evi kapatmadık!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder